Kısa Film Deneyimi -1-

Yıllardır sinema üzerine çeşitli dergilerde ve on yılı aşkın bir zamandır da Sekans’ta (www.sekans.org) yazıyorum. Teori bir yere kadar. Hani bir adamı eleştrirsin, eleştirirsin de, “Buyur sen yap,” dediğinde elin ayağına dolaşır, çünkü yaptığın sadece eleştirmektir. Eleştirdiğin o konuya, sanat dalı olsun, mesleki başka bir dal olsun, somut bir katkıyı ancak uygulamaya geçtiğinde sağlayabilirsin.
Neticede ben de zamanının geldiğine karar verdim ve film yapımına soyundum. Uzun metraj senaryolarım vardı, ama buna henüz gücümüz yetmezdi. Ben de aslında çok da araştırmadığım bir yöne, kısa filme yoğunlaştım. Yazdığım birkaç senaryonun içinden birinde fikir birliğine vardık ekibimle. Hedef mümkün olduğunca fazla üretim yapmak ve festivaller, gösterimler, youtube kanalları aracılığıyla kendimizi tanıtmaktı. Çoğu kişi de böyle yapıyor, filmlerine finansmanı bu şekilde sağlıyordu.
Ekibim tecrübesiz sayılmazdı. Ben yıllardır senaryo çalışmaları yapıyordum, teorik de olsa film yapımı üzerine kaba bir bilgim vardı. Görüntüleri alacak olan Onur Erdoğan, daha önce kısa film denemeleri yapmış, kameralardan, ışık ve sesten anlayan bir arkadaştı. Diğer arkadaşları (dördü hariç) yerel bir tiyatro olan TİYATRO KUM’un oyuncularından bulmuştuk.
Filme çekmeye karar verdiğimiz senaryomun adı BABALAR VE OĞULLAR’dı. Film Arası Dergisi’nin açtığı bir yarışma tam da bu hikayeye denk gelmişti: Aile ve Bireyselleşme. Benim öyküm de ataerkil, topluca yaşayan bir geniş aileden ayrılıp, kendi evini kurmaya karar veren bir gençle ilgiliydi. Gencin askerliğinin bitmesine birkaç ay kalmıştır. İzne gelir. İzinde ne karısıyla başbaşa kalabilir, ne de askerde olduğundan neredeyse hiç görmediği oğluyla hasret giderebilir. Çeşitli diyaloglar sonrasında zar zor, babasına durumu açar ve ortam buz keser. Askerin daha henüz ayaklanmış minik oğlu da yürüyerek, düşe kalka babasına gelir.
Film için bir evbulundu. O eve göre storyboard hazırladım. Kare kare planlamıştım çekimleri. Lakin (şartlar öyle gerektirdiğinden) yarışmaya bir hafta kala gerçekleştirmeye hazır olduğumuz çekimlerin hemen ertesi günü, evin müsait olmayacağını öğrendik. Beni bir telaş almıştı başta, ama bizim yazlık boştu ve hikayeyi oraya uyarlayabilirdim. Ama çekim planı yapmaya zamanımız kalmamıştı.
Onur, dedeyi oynayacak adamı ve onun kardeşini oynayacak kişiyi bulmuştu dışarıdan. Ben de babaanneyi oynayacak bayanla, bebeği bulmuştum.
Çekim sabahı ekibi topladım, sahilde bir lokantada kahvaltı verdim onlara. Kahvaltı esnasında da bebeğini getirmesi için anlaştığım, çalıştığım yerdeki bir arkadaşın çocuğu getirmesini bekliyorduk ki, telefonum çaldı. Çocuk gece hastalanmıştı, yani getiremiyordu arkadaş. Hemen konuklarıma yalvararak acele bir erkek bebek bulmamız gerektiğini, telefonlara sarılmalarını söyledim. Bir yarım saat sonra aranan bebek bulunmuştu: Meslektaşım Alper Aydemir’in kızı Ece! Yahu karakter erkek! Alper, abisinin kıyafetlerini giydirince olur Erkek Fatma diyerek rahatlattı beni… (Arkası yarın)

     

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir