PRAG’LI ÖĞRENCİ

Yapıldığında hiçbir sanat eserinin 100 yıl sonra hatırlanacağı, adının anılacağı tahmin edilemez sanırım. Kalıcılıkları pek çok faktöre bağlıdır. Çığır açmış, bir şeyi ilk defa yapmışlardır. Görülmemiş başarılardır çoğu. Sadece kendilerini değil, yaratıcılarını da ölümsüz kılarlar. Hele on binlerce örneği olan sinema filmleri için kalıcı olma niteliği kolay yakalanabilecek bir şey olmasa gerek.

Filmimiz, Prag’lı Öğrenci (Der Student von Prag, Stellan RYE & Paul WEGENER, 1913) de kalıcılığını çoğu film tarihçisi tarafından “ilk korku filmi” sayılmasına (daha önce yapılmış Frankenstein (Thomas A. EDISON, 1910) gibi az sayıda örneğe rağmen), Hanns Heinz EWERS tarafından, Edgar Allan POE gibi korku yazarlarının eserlerinden faydalanılarak senaryolaştırılmış olmasına, Paul WEGENER gibi dışavurumculuğun en özgün oyuncularından birini başrole taşımasına, Faust efsanesine getirdiği farklı yoruma, üzerine müzik yapılan ilk film olmasına, ama en çok da uzun yıllar büyük kısmının (yarısından fazlası) kayıp bilinmesine borçludur. Ancak bu yıl (2013) Almanya’daki Münih Film Müzesi tarafından onarımı tamamlanarak ilk haline en yakın versiyon elde edilmiştir. Josef Weiss’ın orijinal müziği de filme döşenmiştir.  Yapıt, ayrıca tarihteki ilk bağımsız sinema eseri olarak bilinir. Eser, dışavurumcu Alman sinemasının temel özelliklerini yansıtan ilk filmlerdendir.

Paul WEGENER

Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan yeni devletlerle milliyetçilik güçlenir ve yıkımdan çıkmış milletlerin kararsızlığı ve korkaklığı faşizmin güçlenmesine yol açar. Bu ortamda resmi ideolojiyle sanat çatışır. Böylece ülkelere özgü yeni akımlar doğmaya başlar. İşte Almanya’da da dışavurumcu sinema doğar ve sinema tarihinin en önemli akımlarından olur ve özellikle de Doktor Caligari’nin Muayenehanesi ( Das Cabinet des Dr. Caligari, Robert WIENE, 1920) sayesinde sinemaya Kaligaricilik (dekorun öne çıkması) terimini kazandırır. Dışavurumcu filmler, fantastik içerikli, genelde psikolojik huzursuzluğu anlatan yapıtlardır.

1913 yapımı filmimiz, işte bu akımın ilk örneğidir. Film, aynadaki yansısını (ruhunu) şeytana satıp, karşılığında sevdiği zengin kadına ulaşarak yükselmeyi arzulayan bir öğrencinin öyküsünü anlatır.

…filmin ben 56 dakikalık Alpha Video kurgusunu izleme fırsatı buldum. Bu sene restore edilen yaklaşık yarım saat daha uzun bir versiyon, orjinale en yakın hali görünüyor olsa da, bu versiyon da film hakkında hayli fikir vermektedir.

Danimarkalı yönetmen Stellan RYE (1880-1915), Alman ordusunda çarpışmış ve genç yaşta, Fransa’da tutsak olarak ölmüştür. Danimarka Ordusunda bir subayken tiyatroyla ilgilenir ve 1906’dan itibaren Kopenhag’daki Dagmar Tiyatrosu’nda yazarlık yapmaya başlar, 1910’da artık onları yönetmektedir. Sinema için yazdığı ilk senaryo, Mavi Kan (Det Blaa Blod, 1912) adlı Danimarka filmidir. Rye, aynı yıllarda homoseksüellik nedeniyle ordudan atılır ve beş parasız kalır.

Stellan RYE

Mavi Kan başarı kazanınca, Alman romancı Hanns Heinz EWERS, onu yeni senaryosu Prag’lı Öğrenci için yönetmen olarak ister. Öykü, POE’nun William Wilson’ından etkilenen doğaüstü bir yapıya sahiptir. Dr. Caligari’nin Muayenehanesi’nden (WIENE, 1920) yıllar önce, dışavurumculuk devrimini müjdeler. Ayrıca film, ileride Golem gibi dışavurumcu korku filmlerinin gedikli aktörü olacak ve bununla ünlenecek olan sahne oyuncusu Paul Wegener’i de ilk rollerinden birinde beğeniye sunar. Wegener, kimi sahnelerde yönetmenlik de yapacaktır.

Kısa yönetmenlik kariyeri boyunca, çoğu Hanns Heinz EWERS’in senaryolarına dayanan on film daha yapar Rye. Savaşın başlamasıyla Alman Ordusu’na katılan yönetmen, üstün başarılarıyla Demir Haç bile kazanır. Ancak, Kasım 1914’te Batı Cephesi’nde kötü yaralanacak ve bir savaş esiri olarak, bir Fransız Askeri Hastanesi’nde ölecektir.

(Yazını tamamı için: www.sekans.org)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir